[they call me the wild rose [beni yaban gülü diye çağırırlar but my name was elisa day fakat benim adım gune bakan why they call me it i do not know bilmem ki neden beni böyle çağırırlar for my name was elisa day ] cünkü benim adım elisa day] from the first day i saw her i knew she was the one onu gördüğüm ilk günden beri, biliyordum o aradığım kişiydi she stared in my eyes and smiled gözlerimin içine baktı ve gülümsedi for her lips were the colour of the roses dudakları güllerin rengindeydi that grew down the river, all bloody and wild nehrin aşağısında yetişenlerden, kan renkli ve yabani when he knocked on my door and entered the room kapımı çalıp, odaya girdiğinde my trembling subsided in his sure embrace ürpertim onun kat'i kucaklamasıyla yatıştı he would be my first man, and with a careful hand ilk aşkım olabilirdi, ve nazik elleri he wiped at the tears that ran down my face yüzümden kayan gözyaşlarını sildi nakarat on the second day i brought her a flower ikinci gün ona bir çiçek götürdüm she was more beautiful than any woman i'd seen tüm kadınlardan daha güzeldi o, şu ana kadar gördüğüm i said, 'do you know where the wild roses grow dedim ki: "biliyor musun yaban güllerinin yetiştiği yeri, so sweet and scarlet and free?' o kadar tatlı ve al ve özgür ki on the second day he came with a single red rose ikinci gün tek bir kırmızı gülle geldi he said: 'will you give me your loss and your sorrowdedi ki: 'bahşeder misin bana kaybını ve kederini? i nodded my head, as i lay on the bed başımla onayladım, yatağa uzanırken he said, 'if i show you the roses, will you follow?' dedi ki: 'beni takip eder misin, sana gülleri gösterirsem? nakarat Bu döküman AkorMerkezi.com'da yayınlanmıştır. http://www.akormerkezi.com