The man of a thousand faces Bin yüzlü adam Sits down at the table Masada oturuyor Eats a small lump of sugar Küçük bir parça şeker yiyor And smiles at the moon like he knows her Ve aya sanki onu tanıyormuş gibi gülümsüyor And begins his quiet ascension Ve okumaya dalıyor Without anyone's sturdy instruction Birilerinin sağlam açıklamları olmadan To a place of no religion İnançların olmadığı bir yere doğru Has found a path to our alikeness Farklılıklarımıza doğru olan bir yolun bulunduğu His words are quiet like stains are Sözcükleri gölde yıkanmış bir masa örtüsünün On a table cloth washed in a river Lekeleri gibi gizli Stains that are trying to cover, for each other Birbirlerini örtmeye çalışan , lekeler Or at least blend in with the pattern Yada en azından deseni ile uyum içinde olan Good is better than perfect Tanrı mükemmelin mükemmeli Scrub til your fingers are bleeding Parmakların kanayana kadar ovarsın And I'm crying for things that I tell others to do without crying Ve Ben diğerlerine ağlamadan yapmalarını söylediğim şeyler için ağlıyorum He used to go to his favorite bookstores Eskiden favori kitapcısına gider And rip out his favorite pages Ve favori sayfalarını koparırdı kitaplardan And stuff them into his breast pocket Ve onları gömlek cebine tıkıştırırdı And the moon to him was a stranger Ve ay ona bir yabancıydı Now he sits down at the table Şimdi masada oturuyor Right next to the window Pencerenin tam yanında And begins his quiet ascension Ve okumaya dalıyor Without anyone's sturdy instruction Birilerinin sağlam açıklamaları olmadan To a place of no religion İnançların olmadığı bir yere doğru Has found a path to our alikeness Farklılıklarımıza doğru olan bir yolun bulunduğu And eats a small lump of sugar Ve küçük bir şeker parçası yiyor And smiles at the moon like he knows her Ve aya sanki onu tanıyormuş gibi gülümsüyor Bu döküman AkorMerkezi.com'da yayınlanmıştır. http://www.akormerkezi.com