Akor Tab Söz Çeviri Anasayfası
Akor|Tab|Söz|Nota Arşivi
Gitar Akorları | Tab,Söz ve Nota Anasayfası | En Yeni Şarkılar | En Popüler Şarkılar | Akor Cetveli

Bilgiler
 
Seslendiren ve Şarkı: Fikret Kızılok - Bir Aletle Bir İnsanın Hikayesi
Biçim: Şarkı Sözleri - HİÇBİRİ
Tarih: 21 Eylül 2011 Çarşamba
Gönderen: ohara
Toplam Okuyan: 268 kişi
Bu Ay Okuyan: 14 kişi
Bu Hafta Okuyan: 0 kişi
 
Beğendiniz mi? Bir Aletle Bir İnsanın Hikayesi Sözleri sayfasını Şimdi paylaşın:

Fikret Kızılok - Bir Aletle Bir İnsanın Hikayesi - Sözleri


Puanlama:
 (0 kişi)


Metin boyutu: ( + Büyült ) ( - Küçült)   
`Kuvayi Milliye Destanı`'nın yedinci bapı. `fikret kızılok` da okumuştur. sadece zaman zaman albümünün yonca müzik'ten çıkan kaset baskısından dinlenilebilir.



Ayın altında kağnılar gidiyordu.

Kağnılar gidiyordu akşehir üstünden afyon'a doğru.

Toprak öyle bitip tükenmez,

Dağlar öyle uzakta,

Sanki gidenler hiçbir zaman

Hiçbir menzile erişmiyecekti.

Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.

Ve onlar

Ayın altında dönen ilk tekerlekti.

Ayın altında öküzler

Başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi

Ufacık, kısacıktılar,

Ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında

Ve ayakları altından akan

Toprak,

Toprak

Ve topraktı.

Gece aydınlık ve sıcak

Ve kağnılarda tahta yataklarında

Koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.

Ve kadınlar

Birbirlerinden gizliyerek

Bakıyorlardı ayın altında

Geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.

Ve kadınlar,

Bizim kadınlarımız :

Korkunç ve mübarek elleri,

İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

Anamız, avradımız, yârimiz

Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen

Ve soframızdaki yeri

Öküzümüzden sonra gelen

Ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız

Ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki

Ve karasabana koşulan

Ve ağıllarda

Işıltısında yere saplı bıçakların

Oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan

Kadınlar,

Bizim kadınlarımız

Şimdi ayın altında

Kağnıların ve hartuçların peşinde

Harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi

Aynı yürek ferahlığı,

Aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.

Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde

İnce boyunlu çocuklar uyuyordu.

Ve ayın altında kağnılar

Yürüyordu akşehir üstünden afyon'a doğru.



«6 ağustos emri» verilmiştir.

Birinci ve ikinci ordular, kıt'aları, kağnıları, süvari alaylarıyla

Yer değiştiriyordu, yer değiştirecek.

98956 tüfek,

325 top,

5 tayyare,

2800 küsur mitralyöz,

2500 küsur kılıç

Ve 186326 tane pırıl pırıl insan yüreği

Ve bunun iki misli kulak, kol, ayak ve göz

Kımıldanıyordu gecenin içinde.

Gecenin içinde toprak.

Gecenin içinde rüzgâr.

Hatıralara bağlı, hatıraların dışında,

Gecenin içinde :

İnsanlar, âletler ve hayvanlar,

Demirleri, tahtaları ve etleriyle birbirine sokulup,

Korkunç

Ve sessiz emniyetlerini

Birbirlerine sokulmakta bulup,

Kocaman, yorgun ayakları,

Topraklı elleriyle yürüyorlardı.

Ve onların arasında

Birinci ordu ikinci nakliye taburu'ndan

İstanbullu şoför ahmet

Ve onun kamyoneti vardı.

Bir acayip mahlûktu üç numrolu kamyonet :

İhtiyar,

Cesur,

İnatçı ve şirret.

Kırılıp dağlarda kalan sol arka makası yerine

Şasinin altına, dingilin üzerine

Budaklı bir gürgen kütüğü sarmış olmasına rağmen

Ve kalb ağrılarıyla

Ve on kilometrede bir

Karanlığa yaslanıp durduğu halde

Ve vantilâtöründe dört kanattan ikisi noksan iken

Şahsının vekarlı kudretini resmen biliyordu :

«6 ağustos emri»nde ondan ve arkadaşlarından

«... ihzar ve teşkil edilmiş bulunan

Ve cem'an 300 ton kabiliyetinde kabul olunan

100 kadar serî otomobil...» diye bahsediliyordu.

İhzar ve teşkil olunanlar,

Bu meyanda ahmet'in kamyoneti,

İnsanların, âletlerin ve kağnıların yanından geçip

Afyon - ahırdağları ve imtidadına doğru iniyorlardı.



Ahmet'in kafasında uzak bir şehir ve bir şarkı vardı.

Bu şarkı nihaventtir

Ve beyaz tenteli sandalları,

Siyah mavnaları,

Güneşli karpuz kabuklarıyla

Bir deniz kıyısındadır şehir.



Vantilâtörde adedi devir

Düşüyor gibi.

Arkadaşlar ileri geçtiler.

Ay battı.

Manzara yıldızlardan ve dağlardan ibaret.



Sen süleymaniyelisin oğlum ahmet,

Çınar dibinde iki mars bir oyunla yenip bücür'ü,

Kalk,

Sıra servilerin önünden yürü,

Çeşmeyi geç,

Mektep bahçesi, medreseler,

Orda, harbiye nezareti'nin arka duvarında

Siyah çarşaflı bir kadın

Çömelip yere

Darı serper güvercinlere

Ve papelciler

Şemsiye üstünde papaz açarlar.



Motor mızıkçılık ediyor,

Bizi dağ başlarında bırakacak meret.



Ne diyorduk oğlum ahmet?

Dökmeciler sağda kalır,

Derken, uzunçarşı'ya saparken,

Köşede, sol kolda seyyar kitapçı :

«hikâyei billûr köşk»,

Altı cilt «tarihi cevdet»

Ve «fenni tabâhat».

Tabâhat, mutfaktan gelirmiş,

Yani yemek pişirmek.

Hani, uskumru dolmasına da bayılırım pek.

Yaldızlı kuyruğundan tutup

Bir salkım üzüm gibi yersin.



İlerde bir süvari kolu gidiyor,

Saptılar sola.



Uzunçarşı'yı dikine inersin.

Sandalyacılar, tavla pulcuları, tesbihçiler.

Ve sen istanbullu,

Sen kendi ellerinin hünerine alışmış olduğundan

Şaşarsın istanbullulara :

Ne kadar ince, ne çeşitli hünerleri var, dersin.

Rüstem paşa camii.

Urgancılar.

Urgancılarda yüz parça yelkenli gemiyi

Ve hesapsız katır kervanlarını donatacak kadar

Urgan, halat ve dökme tunçtan çıngıraklar satılır.

Zindankapı, babacafer.

Uzakta balıkpazarı.

Kuruyemişçiler.

Yemiş iskelesindeyiz :

Sandalları, mavnaları,

Güneşli karpuz kabuklarıyla

Yüzüne hasret kaldığım deniz.



Sol arka lastik hava mı kaçırıyor ne?

İnip

Baksam...



Yemiş iskelesinden dilenci vapuruna binip

Eyüp'te niyet kuyusu'na gittikti.

Elleri yumuk yumuk,

Bacakları biraz çarpıktı ama,

Yeşil zeytin tanesi gibi gözler.

Kaşları da hilâl gibi çekikti.

Tam kasımpaşa'ya yaklaştık, beyaz başörtüsü...



Lastik hava kaçırıyor.

Derdine deva bulmazsak eğer...

Dur bakalım babacafer...



Üç numrolu kamyonet durdu.

Karanlık.

Kriko.

Pompa.

Eller.

Küfreden ve küfrettiğine kızan elleri

Lastikte ve ihtiyar tekerlekte dolaşırken

Ahmet hatırladı :

Bir gece nüzüllü babaannesini

Sedirden sedire taşırken

Kadıncağız...



İç lastik boydan boya patladı.

Yedek?

Yok.

Dağlarda avaz avaz

İmdat istemek?



Sen süleymaniyelisin oğlum ahmet,

Sana tek başına verilmiştir üç numrolu kanyonet.

Hem, hani bir koyun varmış,

Kendi bacağından asılan bir koyun.

Süleymaniyeli şoför ahmet

Soyun...



Soyundu.

Ceket, külot, pantol, don, gömlek ve kalpak

Ve kırmızı kuşak,

Ahmet'i postallarının üstünde çırılçıplak

Bırakarak

Dış lastiğin içine girdiler,

Şişirdiler.



Bu şarkı nihaventtir.

Deniz kıyısında bir şehir...

Beyaz başörtüsü...



Saatta elli yapıyoruz...

Dayan ömrümün törpüsü,

Dayan da dağlar anadan doğma görsün şoför ahmet'i,

Dayan arslan...



Hiçbir zaman

Böyle merhametli bir ümitle sevmedi

Hiçbir insan

Hiçbir âleti...



Bu döküman AkorMerkezi.com'da yayınlanmıştır. http://www.akormerkezi.com


İçerik Kısa Linki:


Beğendiniz mi? Bir Aletle Bir İnsanın Hikayesi Sözleri sayfasını Şimdi paylaşın:


Bir Aletle Bir İnsanın Hikayesi Sözleri için Komoçotoko'dan Gelenler
Fikret Kızılok - Bir Aletle Bir İnsanın Hikayesi için Kullanıcı Görüşleri

Henüz buraya yazan çizen olmamış. Yorum yapmak için buraya tıklayabilirsiniz.


Siz de Görüş Bildirin

Yorum yazma alanı Akor Merkezi üyelerine özel bir bölümdür. (Giriş Yap / Üye Ol / Şifremi Hatırlat)


Anket
Nisa Deniz soruyor:
En İyi Amator Rap'ci Sizce Kim?










Sonuçlar | Sonuçlar & Yorumlar
Yeni Anket | Anketler



AkorMerkezi.com © 2024
Gizlilik Politikası - Kullanım Koşulları - Kurallar - Son Yorumlar - Rastgele

GitarAkor.com kolonisidir. Derleme 0,05 saniye.